Tarihte Paralimpik Oyunları’nda üç kez üst üste altın madalya kazanan tek takım olan Türkiye Kadın Milli Golbol Takımı’nın hikâyesi olağanüstü bir başarı hikâyesi olduğu kadar engelli kadınların maruz kaldıkları ayrımcılığın ve ısrarla görmezden gelinmenin de hikâyesi.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra savaşta yararlanan askerlerin rehabilitasyonu için bulunan, zamanla bir spor dalına dönüşem golbol en az tanınan spor dallarından birisi. En büyük özelliği, görme engellilere özel bir spor dalı olması. Üstelik Türkiye, bu dalda hiç tartışmasız, dünyanın en iyisi.
Üst üste üç kez olimpiyat altın madalyasının sahibi olan Kadın Milli Golbol takımız bu yıl Mustafa V. Koç Spor Ödülü’nün de sahibi oldu. Milli sporcularımız ve teknik ekiple Nevşehir’de düzenlenen Golbol Kadınlar 1. Ligi 2. Devre Müsabakaları esnasında bir araya gelip onların sıradışı hikayesini filme aldık. Zaten yılın neredeyse tamamını milli takım kampında geçiren sporcularımızı başka türlü bir arada yakalayamazdık.
Görme engelli kadın sporcularımızın kendi hayatlarında verdikleri var olma mücadelesini birer sporcu olarak verdikleri mücadeleden ayırmak imkansız. Milli takım antrenörümüz Gültekin Karasu’nun ifadesiyle “Türkiye’de kadınlar hayata 1-0 geriden başlıyor. Bazı bölgelerde 2-0 geriden başlıyor. Hele bir de engelli bireyse 3-0 hatta 5-0 geriden başlıyor.”
Milli sporcularımız bir yandan aile ve eş dost çevresindeki dirençlerle uğraşırken öte yandan rakip takımların direncini kırmaya çalışıyorlar. Bir taraftan kadınların da spor yapabileceğini kanıtlarken diğer taraftan bir spor dalında dünyanın en iyisi olunabileceğini ortaya koyuyorlar. Başta engelli bireyler olmak üzere herkese ilham kaynağı oluyorlar.
Milli golbolcülerimizin hikâyesini fark edince şöyle düşünmeden edemiyorsunuz: Belki de asıl görme engelli olanlar biziz, yani görme yetisi yerli yerinde olup da nereye bakacağını bilmeyenler.
