Türkiye'nin ilk "ikinci ekran" uygulamasına hem bir kimlik verdik hem de içerik stratejisini kurguladık. Bununla da yetinmedik, bazı içerikleri bizzat yarattık.
Televizyonlar çok fazla değişmedi ama televizyon izleme tarzımız eskisinden çok farklı. Şimdi bir gözümüz ekranda, diğeri cep telefonunda. Aynı anda hem programı izliyor hem sosyal medyada yorumlarını takip ediyoruz, hem de mesajlaşıyoruz Bazen dayanamayıp biz de tartışmalara katılıyoruz. Sevdiğimiz yıldızlarla ilgili bilgilere, televizyona çıkmayan özel içeriklere ulaşıyoruz. Kısacası artık sadece televizyonun değil, “ikinci ekran”ın da bağımlısıyız.
Madem öyle, bu işi kolaylaştıracak bir uygulamaya ihtiyaç var. Bize izlediğimiz programla ilgili ek bilgiler sunacak, merak ettiğimiz soruları cevaplayacak, izlerken yazışmamızı sağlayacak hatta mümkünse bir tıkla, dizideki oyuncunun giydiği kostümü satın almamızı sağlayacak bir uygulama. Biz kanaldan kanala fink atarken elimizden düşürmeyeceğimiz bir asistan.
Türkiye'nin ilk "ikinci ekran" mobil uygulaması işte böyle bir bakış açısından çıktı. Hem iletişimini hem kurumsal kimlik tasarımını üstlendiğimiz bu uygulamaya çok da fazla düşünmeden “Fink” adını verdik. Tasarımcı Ela Kutay’ın, sarının canlandırıcı etkisinden yararlanarak hayat verdiği marka kimliğinin amblemi, “oradan oraya koşturan ekran” düşüncesinden çıktı.
Fink’in adını koyup kimliğini taarladıktan sonra, içerik stratejisini oluşturduk ve bağımsız içerik üreticileriyle ortak çalışmalara başladık. Bu arada ekip olarak, dönemin televizyon fenomeni Muhteşem Yüzyıl için Fink'e özel içerikler, testler, capsler hazırladık.
Fink, hem izleyicinin televizyon keyfini katlayan hem bizim yaratıcılığımızı ateşleyen bir uygulama oldu. Biz daha tasarlarken büyük keyif aldık. Kim bilir izleyici ne kadar keyif alacak. Böylece belki de dijital yayıncılığın tarihini değiştiren bir işte bizlerin de payı olacak.
